Ortaköy Masaj Salonu Selda Hanım

Ortaköy Masaj Salonu

Edward’la Florence yalnızlarken bile, kabul görmemiÅŸ binlerce kaide hâlâ geçerli oluyordu. YetiÅŸkin oldukları için baÅŸkalarının hazırlamak için zahmete girdikleri bir yemekten kalkıp gitmek benzer biçimde çocukça Ortaköy Masaj Salonu ÅŸeyler yapmıyorlardı. Ne de olsa akÅŸam yemeÄŸi saatiydi. Çocukça hareket etmek da hemen hemen kabul görmüyordu, ya da usul deÄŸildi.

Yine de sahil aklından çıkmıyordu Edward’ın, iyi mi teklif edeceÄŸini bilebilse ya da bir mazeret bulabilse doÄŸruca çıkıp gitmeyi önerebilirdi. Florence’e, bir rehberden, binlerce senedir bu kıyıları döven fırtınaların, on sekiz millik sahil süresince, iriler doÄŸu ucunda olmak üzere çakıl taÅŸlarını büyüklüklerine bakılırsa eleyip sıraya koyduÄŸunu okumuÅŸtu. Efsaneye nazaran, o yörenin balıkçıları geceleyin karaya çıkarken çakıl taşının iriliÄŸine bakarak nerede bulunduklarını anlayabiliyorlardı. Florence birbirinden bir mil uzaklıkta iki noktadan toplayacakları birer avuç dolusu taşı kıyaslayıp bunun doÄŸruluÄŸunu kendilerinin görmesini önermiÅŸti. Burada oturmaktansa sahilde yürümek daha iyiydi. Zaten alçak olan tavan sanki Edward’ın kafasına daha da yaklaÅŸmıştı, üstüne çökecek gibiydi. Tabağındaki koku, denizden gelen esintiyle birleÅŸince evdeki köpeÄŸin soluÄŸu gibi yapışkan bir kokuya benzemiÅŸti. Bir ihtimal Edward kendi kendine telkin ettiÄŸi kadar neÅŸeli deÄŸildi. Düşüncelerini daraltan, konuÅŸmasını engellemiÅŸ olan korkunç bir baskı hissediyor, ÅŸiddetli fiziksel bir hastalık çekiyordu, pantolonu yahut iç çamaşırları daralmış gibiydi.

Ortaköy Masaj Salonu

Edward’ın en büyük dileÄŸini yerine getirmek üzere masalarına bir cin gelseydi dünyadaki aslabir sahili dilemezdi ondan. Tek arzusu, tek düşüncesi, Florence’le beraber yandaki odada yatağın üzerinde veya içinde yan yana, çırılçıplak yatmak, gündelik hayattan dinsel bir vecd görüntüsü ya da ölümün bizzat kendisi kadar uzak görünen o müthiÅŸ deneyimle nihayetinde karşı karşıya olmaktı. Beklenti -gerçekten olacak mıydı? O mu yaÅŸayacaktı bunu?- bir kez daha karnının alt kısmını buz benzer biçimde yaptı, Edward birden bayılır ÅŸeklinde bulunduÄŸunu hissetti, keyifle iç çekip bu halini gizledi. Çağının yahut herhangi bir çağın pek çok genç erkeÄŸi gibi, rahat davranamadığından veya cinsel arzularını dışa vuracak bir olanağı bulunmadığından, ÅŸimdi aydın bir uzmanın ‘kendi kendini doyum’ söylediÄŸi ÅŸeye baÅŸvuruyordu devamlı. Bu terimi keÅŸfetmek çok hoÅŸuna gitmiÅŸti Edward’ın. Bedenini fenaye kullandığına, gözlerinin bozulacağına, yahut her gün bu iÅŸe giriÅŸirken Tanrı’nın ciddi bir kuÅŸkuyla gözlerini kendisine diktiÄŸine inanmayacak kadar ileri bir tarihinde dünyaya gelentu yüzyılın, 1940 senesinde.