Ortaköy Bayan Masör Hizmeti Ebru

Ortaköy Bayan Masör

Ortaköy Bayan Masör 

“ama Şef nedenini söylemedi mi?”

“Ben duymadım bir şey söylemiş olduğini.”

Yakıcı güneşin altında, insana dehşet veren bu kayalarda

otururken, bu sözü duyan Roger’in gaslınün önünde yeni

ufuklar açıldı. Dişini kurcalamaktan vazgeçip, hiç

kıpırdamadan oturdu; sorumsuz bir gücün yapabileceği çeşitli

şeyleri kavramaya çalıştı. Sonrasında bir tek söz söylemeden,

kayanın arkasına indi; mağaranın ve kabilenin bulunduğu

yere gitti.

Yarı beline kadar çıplak, yüzü beyaz ve kırmızı boyalarla

maskeli olan Şef, orada oturmaktaydı. Kabile, Şef’in önünde

bir yarı halka kurmuştu. Yeni dövülen ve bağları artık çözülen

Wilfred, arkalarda bir yerde, gürültüyle burnunu çekiyordu.

Roger, öteki çocukların yanına çömeldi.

Şef,

“Yarın gene avlanacağız” dedi.

Mızrağıyla vahşilerden birkaçını gösterdi:

“Aranızdan birkaçı, mağaraya bir çekidüzen vermek ve kale

kapısını korumak için burada kalacaklar. Birkaç avcıyı

yanıma alacağım; size et getireceğim. Kapıyı koruyanlar,

ötekilerin içeri gizlice girmelerini önleyecekler…”

Vahşilerden biri, elini kaldırdı. Şef, boyalı ve soğuk yüzünü

ona doğru çevirdi.

Ortaköy Bayan Masör

“niçin gizlice içeri girmek istesinler, Şef?”

Gerçi Şef, bunun nedenini pek açıklayamadı ama; içtenlikle

mevzuştu:

“Girmek isteyecekler. Bizim yaptıklarımızı bozmaya

çalışacaklar. Onun için, kale kapısındaki nöbetçiler gaslınü

dört açmalı. Şu da var…”

Şef duraksadı. İnsanı şaşırtacak kadar pembe bir dilin, hızla

şefin dudaklarının üstünden geçip, gene yok olduğu görüldü:

“Şu da var: bir ihtimal canavar gene gelmeye kalkar. Sürüne

sürüne iyi mi ortaya çıktığını hatırlıyorsunuz…”

Çocuklar ürperdiler. Mırıldanarak onayladılar Şef’i.

“Canavar… Canavar kılık değiştirip gelmişti. Yesin diye,

ona öldürdüğümüz domuzun başını verdik, fakat gene de

gelebilir. Onun için tetikte olun, dikkat edin.”

Stanley, kolunu kayadan çekti; soru sorarcasına parmağını

havaya kaldırdı.

“Ne var?”

“fakat bizler onu… Bizler onu…”

Stanley kıvrandı, yere baktı.

“Hayır!”

Bunu izleyen sessizlik esnasında, vahşilerden her biri, kendi

kişisel anılarından kaçmaya çalıştı.

“Hayır! Biz onu iyi mi… Nasıl… öldürebiliriz ki?”

İleride başka korkuların onları beklediğini sezen vahşiler,

yarı rahatlamış, yarı yılmış bir halde mırıldandılar.

Şef, ağırbaşlı bir tavırla,

“Onun için, dağa ilişmeyin” dedi.

“Avlandığınız vakit, ona bir baş sunun.”

Stanley, derhal gene parmağını kaldırdı:

“Bana kalırsa, canavar kılık değiştirmişti.”

“bir ihtimal,

” dedi Şef.

Din bilimiyle ilgili, derinliğine tartışılabilecek bir mevzudu